2 Temmuz 2010 Cuma

Erciyesten Beklentilerimiz

Erciyes Dağı efsanelere sahiplik eden bir yanardağ. Kayserimizin bereket kaynağıdır. Hatta öyle yerleşmiştir ki bu inanç "Erciyesin yaz aylarında üzerindeki karı görünmez olursa senenin kıtlıkla sonlanacağı" düşünülür.



Yılın 12 ayında üzerinden kar eksilmez. Eteklerinde birçok uygarlık yaşamış ve kalıntılarını günümüze dek ulaştırmışlardır. Şeyhşaban köyünün yakınlarında bir peygamberin kabrinin bulunmasıda buna şahitlik etmektedir.


Eteklerinde bulunan yerleşim alanlarından Hacılar ilçesinin yukarı kısımları, daha çok bizi ilgilendiren bölümü.



Geçtiğimiz cuma günü (24 haziran 2010) önce Erkiletten 4, daha sonrada Boğazköprüden 7 kovanı Hüseyin abinin transitine, yoğun yağmur ve fırtına eşliğinde yükledik.


Rezillik ki ne rezillik. 10 kovanın yüklenmesinde pek problem oluşmadı. Maskesiz, eldivensiz, kaygısız, tasasız ve çok rahatlıkla taşıma işlemi yapıldı. Fakat iş 4 katlının taşınmasına ve bu kovanıda ahırın damından indirmeye gelince varın siz düşünün neler çektiğimizi.



Kovanların altlarına havalandırmanın rahat sağlanması için açılan delikleri kapatan kafes tellerinin aralıklarının genişliği ve bu tellerin oraya montajı esnasında arıların geçebilecekleri düşünülmeden ve eldeki malzemeyi kullanıma sokma amacı gütmemiz, hem yağmur altında ıslanıp hemde koldan, kafadan, el ve ayak bileklerinden iğne yenmesi sonuçlarını doğurdu.


Yediğim son iğne, bugüne kadar 50 60 iğne yememe ramen en ufak bir allerjik reaksiyon yaşamayışımın oluşturduğu "bir daha bana bişi olmaz" inancımı kafamdan sildi süpürdü.



İğneyi yedikten sonra mükemmel bir acı ve ardından heryerimin kaşınmaya başlaması. Yüzümde gelişmeye başlayan ödem, ateş ve kızarıklık. Dudaklarım öyle şiştiki Hüseyin abi benimle dalga geçmesine bile yataklık etti. Öyleki "zencilerin dudakları gibi oldu dudakların"... :P


Sonuçta kovanı bağlayıp indirmeyi başardık hepimizde iğnelerden nasibimizi alarak.


Bendeki allerji durumu ilerlemeye devam edince "abi giderken hastaneye bi uğrayalımki, iğnenin biri şişirdi diğer iğne indirsin dedim"


Yapılan Avil iğne yarım saat sonra etkisini yavaş yavaş göstermeye başladı. Suratımdaki şişlikler inmeye başladı. Ama öyle yoğun bir yorgunluk hissediyorum ki kolumu kımıldatacak halim yok. Yolda düşünüyorum nasıl indireceğiz biz bu kovanları?


Allah'a şükürler olsun yaklaşık bir saat sonra tamamen olmsada kendimi iyi hisseder hale geldim.


Herneyse kendisine çok değer verdiğim güler yüzlü, hoş sözlü vakarlı ve ağzı dualı Yaşar Günay Amcamızın Hacıların en yüksek kesimlerinde kalan, 100-200 m daha ilerisinde keven ve kekiklerin bolca bulunduğu bağına vardık. (Saat 20:50 dolayları)




Bağa ulaştığımızda yağmur yeniden etkisini göstermeye başladı. Hüseyin abiye yağmurun etkisini biraz yitirip daha sonra kovanları indirmemizi teklif ettim ki ben hala yediğim ilk iğnenin etkisinden kurtulamamış haldeydim o anda.


Yağmur yağarken Yaşar amcanın damadı Yunus Bey arkamızdan çıkageldi. Sağolsun bize mis gibi bir Türk kahvesi yapmış ki hakikaten 40 yıl hatrı kalacak bir kahve. Biz kahvemizi yudumlarken Kayseri merkezde misafirlerini uğurlayan Yaşar amca da şehirden bağa geldi.


Yağmur etkisini kaybetmeye başlarken bizde hemen kovanlara yer beğenmeye koyulduk. Gece saat 22 suları hertaraf kapkara. Hoş biraz bekleyince gözlerimiz alışıyor. Neyse en sonunda ön tarafı doğuya daha yakın, güneydoğu yönünde ağaçları olmayan bir yeri seçtik. Ardından paletleri sıralamaya başladık ve kovanları sırasıyla taşımaya başladık.



Arılar çok kızışmışlar. Kovanlardan öyle sesler geliyor ki dinlerken içiniz ürperiyor. Taşımada zorlanacağımız iki tane kovan var. Biri 4 diğeri 3 katlı. Sağolsun Mehmet bu konuda tüm desteğiyle yardımımıza koştu. O olmasaydı gerçekten işimiz çok zordu. Halatından tutup sırtlandı ayrı ayrı iki kovanıda. Yunus Bey ve Yaşar amcada iğnelerden nasiplerini aldılar. :D Yunus Bey arı taşıma konusunda hiç deneyimi olmamasına ramen giydi maskeyi oda yardım etti kovanları taşımamıza. Hatta maskeden içeri sızan bir arı tarafından iğnenin tadına bile baktı. Nihayet kazasız belasız bir kaç arı sokması dışında ki o olmassa olmazlardan, taşıma işlemini gerçekleştirdik. Tüm bunların sorunsuz, sıkıntısız ve muntazam bir şekilde hallolmasından dolayı Yüce Yaratanımıza ne kadar şükretsek azdır. Hamd Alemlerin Rabb-ı Olan Allah'a olsun.



Sabah olduğunda Yaşar amca iki resim almayı unutmamış sağolsun.



Sonuç olarak bizim Erciyesten beklentimiz yok, bizim Allah'tan ise beklentilerimiz oldukça çok. Verirse O verir alırsa O alır. Hep dediğim gibi ne verecekse de, ne alacaksa da en hayırlısını en güzelini versin ve alsın. Sadece bize değil hepinize, hepimize... (amin)
Saygılarımla...

1 yorum:

  1. Selamlar, çok güzel ve faydalı bir blog web sitesi kurmuşsunuz. İçeriklerinizi zevkle okudum ve epeyce de faydalandım. Teşekkürler...

    YanıtlaSil